“BAK, MANZARA NE GÜZEL”
Yer Amerika’nın Kuzey Carolina eyaleti. Mekân dağlık bir bölge. 30 yaşındaki Richard ile 25 yaşındaki Bethany’nin, bir yıldırımla sona eren hayalleri.
Güzel bir manzaraya sahip bu bölgenin, en dağlık zirvesine çıkar iki sevgili. Amaçları güzel bir gün geçirmektir. Richard’ın hayali ise bambaşkadır. Kızın bundan haberi bile yoktur.
Yıllardır birliktedirler ve artık geriye bu güzel birlikteliği, anlamlı hale getirmek kalmıştır. Genç delikanlı tam da bu niyetle davet eder güzel kızı bu mekâna. Havanın yağışlı olmasına aldırmamışlar, onca şimşeğe, yıldırıma meydan okurcasına çıkmışlardır o zirveye. Aşkın gözü sanırım tam da bu noktada körleşiyor. Mantık duruyor.
Fazla geçmeden hemen yakınlarına iki yıldırım düşer ardı, ardına. Aldırmazlar. Nasıl olsa bize dokunmaz deriz ya hep.
Richard en uygun zamanın geldiği kanaatiyle yapar evlilik teklifini. Ne olursa, tam da bu an da olur. Elini cebine atıp, yüzüğü çıkaracağı an da, gürültüyle karışık bir ışık belirir. Her şey bir an da olup, bitmiştir. Ne olduğunu anlayamadan yerde bulur kendini gençler. Yıldırım düşmüştür.
Delikanlı yüz seksen derece bir dönüşle, hızla düşüyor yere. Ayakkabısından dumanlar tütüyordu. Bacaklarının ise jöleye dönüştüğünü hissediyordu. Can havliyle sevdiği kıza ilerlemeye çalıştı sürünerek. Hareketsiz yatıyordu sevdiği kız. On beş dakika kalp masajı yaptı ama artık çok geçti. Az önce evlenme teklifi yaptığı kız, şimdi cansız bir şekilde yerde uzanmış yatıyordu.
Teklifine cevap dahi veremeden, ayrılmıştı bu dünyadan. "Bak, manzara ne kadar güzel" olmuştu kızın son sözleri. Belki çok mutlu olacaklardı, belki de uzun soluklu olmayacaktı evlilikleri. Ama her ne şekilde olursa olsun, böyle bir son yakışmadı onlara.
Bu yaşanmış bir hikâye dostlar. Bundan iki-üç gün önce, taze yaşanmış bir hikâye. Kahramanları gerçek.
Sevginin zor bulunur olduğu dünyamızda, ele geçen fırsatları kaçırmamak yine bizlerin elinde. Sahip olduklarımızla mutlu olmaya çalışsak, elimizdekinin kıymetini, onu kaybetmeden anlasak ne mutlu bize. Ölümün nerede, ne zaman, ne şekilde geleceği belli değil. Biz her an ölecekmiş gibi hayata dört elle sarılalım. Yarınlara ertelemeyelim hiçbir şeyi.
Dün kü yazımda da belirtmiştim. Sevgi, her kapıyı açar diye. Hayatı hafife almadan, her anımızın tadını çıkaralım sevdiklerimizle.
Hepinize sağlıklı ve mutlu yarınlar diliyorum.
Aslolan insandır. Karınca, kararınca, yaşayabildiğince…
Ayfer Gönay Erşahin |