BEHLÜL KAÇAR!..
BEHLÜL KAÇAR!..
İki sezona damgasını vuran, Kanal D’nin sevilen dizisi Aşk-ı Memnu, dün akşam izlediğimiz muhteşem veda bölümüyle sona erdi. Diziye damgasını vuran Bihter karakterinin trajik ölümü, eminim ki birçok hayranını gözyaşlarına boğdu.
Halid Ziya Uşaklıgil’in eserinden esinlenerek, senaryolaştırılan ve izleyicilerin beğenisine sunulan bu dizi, tüm Türkiye’yi ekrana bağlıyordu. Kimi çevrelerce onaylanan veya onaylanmayan bir yasak aşkın, toplumumuzdaki yankısı büyük oldu. Adnan beye çoğumuz acıdık ama bir o kadar da kızdık. Hatanın en büyüğünü belki de o yapmıştı. Zira kendinden onlarca yaş küçük birisiyle evlenmesi, ileride bu tür bir şeyin yaşanacağının habercisi gibiydi. Bihter’in dizinin başlarındaki olgunluğu, annesinin yaptıklarını tasvip etmeyen davranışları, ilerleyen zaman içinde erozyona uğradı ve yaşının da verdiği bir delilikle, dizinin en uçarı gencine âşık oldu. Uçarı Behlül’de hayatında belki de ilk defa âşık olmuştu ama bunu kendine bile itiraf etmekten korkuyordu. Çok sık sevgili değiştirmesi de, belki hep bu korkaklığındandı. Bihter korkusuzdu. Aşkı uğruna her şeyi göze almıştı. Ha diyeceksiniz ki; yaptığı doğru muydu? Hayır. Kesinlikle yanlıştı ama bunun bir roman, karakterlerinin de bu romanın bir parçası olduğunu düşünürsek, daha ılımlı bakabiliriz olaya.
Gerçek hayatımızda yaşanmıyor mu bu tür ters ilişkiler? Tabi ki yaşanıyor. Yaşanmaya da devam edecek. Bizlerse oturmuş, bir dizi de işlenen konuyu enine, boyuna eleştiriyoruz. Kimimiz Bihter’in eşine yaptıklarından dolayı ondan nefret ediyor, kimimiz ona acıyor ve bu hatalı evlilik konusunda tamamen Adnan beyi suçluyoruz. Firdevs hanımsa ayrı bir tartışma konusu. Yıllar yılı kendisi için yaşamış, hep geleceğini garanti almanın hesapları içinde olmuş ve kızlarıyla sağlıklı şekilde, ana-kız ilişkisi kuramamış bir karakter. Ne zaman ki kızını kaybediyor ve işte o zaman hayattan en acımasız tokadı yiyor. Belki pişmanlık, belki yapamadığı annelik görevlerinin verdiği vicdan azabıyla felç geçiriyor. Para makinesi olarak gördüğü Çetin Özder de onu terk ediyor doğal olarak.
Behlül, Bihter’in mezarı başında, belki de o zamana kadar kendine bile itiraf edemediği şeyleri dile getiriyor. Elini tutamadığını, kendisi de dâhil herkesin katili olduğunu söylüyor. Ama yine Bihter’i sevdiğini söyleyemiyor. Cümlesi yine yarım kalıyor. Bunca yaşanana rağmen yine korkuyor ve ona yakışan tek şeyi yapıyor. Bihter’e son sözü “Behlül kaçar” oluyor.
Geride kalan kırık hayatlar, boş bir ev ve yine baş başa kalan baba-kız. Yeni bir ev de, yine eskisi gibi olabilmenin hayalini kurarak ayrılıyorlar o lanetli yalıdan. Matmazel Adnan beyin yanına oturuyor, arkada ise Nihal ve Bülent. Aslında olması gereken, başından beri hep buydu.
Bu bir romandı. İki sezondur bizleri ekranlara kilitleyen bir roman. Bu romanı yazarından okumuş birisi olarak, çoğu senaryo kitaba uymuyordu. Ama final, kitapla birebir çekilmişti ve en azından yazarın hakkı burada yenilmedi. Ruhu şad olsun.
Bu sabah bir yerde çay içerken, arka masamda bu dizinin kritiği yapılıyordu. Bir süre daha dizinin ardından bu tür konuşmalara şahit olacağız. Ama her şey gibi bu da unutulacak. Unutulmaması gereken şeyler ise, bu diziden olumlu veya olumsuz neler aldığımız. Hayat devam ediyor. Hataları, günahları ve sevaplarıyla. Her şey gönlünüzce olsun…
Aslolan insandır. Karınca, kararınca, yaşayabildiğince…
Ayfer Gönay Erşahin
Facebook beğen
 
 
ZIYARETİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER ŞİİRLERIMİ ZEVK ALARAK OKUYACAĞINIZA İNANIYORUM 1 ziyaretçi
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden