HERŞEY GÖNLÜN(ÜZ)CE OLSUN…
Her insanın hayatında yaşadığı ilkler vardır. Özellikle çocuklarıyla ilgili, onların geleceğe attığı ilk adımlarla ilgili yaşadığımız özel duygular, özel anlar vardır. Düşündüğünüz anlarda, hala o güne geri dönüp yaşadıklarınız, hissettikleriniz tatlı bir ürperti getirir sizlere. Dün benim için böyle yoğun duygular yaşadığım, şu an bu satırları yazarken bile gözlerimin buğulandığı özel bir gündü. Gurur günümdü. İlk mürüvvetimdi. Yağmur damlası gözyaşlarım sel olmadan, yazmaya çalışacağım yaşadıklarımı. Ne alaka diyebilirsiniz belki ama sanmıyorum ki herhangi biriniz yaşamasın olsun bu özel anları.
Doğurup, büyütene kadar türlü meşakkatler çektiğimiz yavrularımız, bizim tek hazinemizdir. Bizler ebeveynler olarak onlara her şeyin en iyisini layık görürüz. Onları hep en yükseklerde, kendi ayakları üzerine sağlam basan bireyler olarak görmek isteriz. Hangi ana, baba istemez ki bunu? İlk, orta, lise derken, üniversite gibi, çoğu zaman bizi yavrularımızdan ayıran o değerli kapıya girmek ayrı derttir, bitirip hayata atılmak ayrı derttir, günümüz şartlarında.
Ben de kızım hayat çizgisini belirlerken, ona destek olabilmek adına lise son sınıfta girdiği üniversite sınavında, yapacağı tercihlerde, elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışmış ve onun geleceğine şekil vermesine tam destek olmuştum. İyi ki de olmuşum. Kızımın ilk tercihleri arasına yazmadığı Uludağ üniversitesini, bir öneri olarak sunmuş ve kızım tarafından kabul görmüştüm. İlk sınava girişiydi ve kazandı. Dört yıllık bir maraton gözüyle baktığımız okulu, hazırlıkla beş yıl oldu ve en nihayet dün, bir annenin ve babanın alabileceği en güzel mükâfatı aldık.
Dün Bursa’da kep törenindeydim. O atmosferi anlatmaya ne dilim yeter, ne de kelimeler. O anı yaşamak gerekiyordu ve ben doya doya yaşadım. Aylardır göremediğim yavruma sarıldım. Onun tatlı heyecanında; başarmanın verdiği bir gurur, sevinç vardı. Benim heyecanım da ise, onun doğduğu günden bu yana bize verdiği gurur, mutluluk, değişik heyecanlarla karışık, yoğun bir film şeridi hızında akıp geçen güzel bir hayat vardı. Bize yaşattıkları vardı. Her anını ölümsüzleştirmek adına, ararda bastık deklanşöre. Sanki onunla ilgili hiçbir saniyeyi atlamak istemiyorduk eşimle. İlerde o resimlere bakarken, tekrardan yaşamak adına, ilerde kendi çocuklarına gururla göstereceği bir şeyler bırakmak adınaydı her şey.
En zoru da kızımdan ayrılmaktı. Zira kızım okuduğu bölümden mezun oldu ama ileriye yönelik başka amaçları olduğu için, birkaç tane formasyon dersi alması gerektiği için, yaz ayları boyunca da orada kalmaya devam edecek. Hoş, bunlar tatlı ayrılıklar ama dile kolay tam beş senedir ayrıyız, aynı sofraya oturamıyoruz, aynı ekrandan TV izleyemiyoruz vb. gibi daha neler neler.
Bu söz bitmez. Anlattıkça, anlatası gelir insanın. Bu benim özelimdi ve sizlerle paylaşmak istedim. Zira biliyorum ki, sizlerde bu tür güzellikler yaşıyorsunuz dönem dönem hayatınızda. Üniversiteye girip, emek verip, bugünleri bizlere yaşatan tüm evlatlarımıza teşekkür ediyorum ve Allah’tan her şeyin gönüllerince olmasını diliyorum. Yarınlarınız umutlu, yarınlarınız mutlu olsun çocuklar…
Aslolan insandır. Karınca, kararınca, yaşayabildiğince…
Ayfer Gönay Erşahin |