Bitmeyen Veda (6)

Bitmeyen Veda-6

Telesekreterdeki önemsiz birkaç mesajın ardından duyduğu ses onu bir kez daha sarstı. Bu Ekrem’in sesiydi. Ekrem defalarca onu aramış ama bir türlü ulaşamamıştı.
_ Serap, uzun zamandır sana ulaşmaya çalışıyorum. Ne olur aç şu telefonu. Sağlığından endişe ediyorum. Bir kere sesini duyayım. İyi olduğunu bileyim. Bu bile bana yeter, diyordu Ekrem.
Serap sapsarı olmuştu. Tam o an da Sibel elinde çay tepsisiyle salona girdi. Annesinin o halini görünce telaşla elindeki tepsiyi sehpaya bıraktı. Aceleyle getirdiği kolonyayla annesinin ellerini ve yüzünü ovalamaya başladı. Serap ne diyeceğini bilemedi bir an ama çabuk toparlandı. Kızına şimdilik bir şey belli etmemeliydi. Belki daha sonra diye düşündü. Sibel Ekrem’i hiç görmemişti. Sadece uzak bir aile dostları olarak biliyordu. Serap kızının endişesini hafifletmek için:
_ Bir şeyim yok yavrum. Sanırım ilk gün için fazla geldi bu heyecan bana. Çayımızı soğutmadan içelim. Sonra da yatalım ve evimizde huzurlu bir uyku çekelim seninle, dedi.
Yatağa yattığı an Ekrem’le ilgili bir karar vermek zorunda olduğunu düşünmeye başladı. Onu aramadan yapamazdı. En azından merakını gidermeli ve sağlığının iyi olduğunu, endişelenmemesi gerektiğini söylemeliydi. Birbirlerine söz vermemişler miydi? Her ne olursa olsun birbirlerinden asla bir şey gizlemeyeceklerdi. O da böyle yapacaktı. Onu incitmeden bir şekilde ondan ayrılmanın yolunu bulmalıydı. Ancak göz kapakları ağırlaşıp, yumulmaya başladı. Bunu yarın düşünürüm diyerek Ekrem’in tatlı hayaliyle uykuya dalıverdi. Rüyasında Ekrem’le son vedalaşmasında yaşananlar bir film şeridi gibi geçmeye başladı gözlerinin önünden.
**
Agop babanın yapıcı telkinleriyle silkinip kendine gelen Ekrem, artık içmeyeceğine söz vererek Agop babayla vedalaştı. Tam ayrılırken bir söz daha verdi, babaya:
_ Agop baba, eğer Serap’ı bulursam buraya getirip seninle tanıştıracağım. Onu neden bu kadar çok sevdiğimi gördüğün zaman daha iyi anlayacaksın, dedi. Agop baba:
_Ekrem bey oğlum, inan senin için dua edeceğim. Allah sevenlerin yanındadır. Ben inanıyorum ki, çok kısa bir süre de sevdiğine kavuşacaksın. Ben sizi burada bekliyor olacağım. İçerek harcadığın şu günlerine yanacaksın, dedi.
Serap’ın hastaneden çıktığı gün Ekrem de otogara giderek akşam seferinden İstanbul’a bir bilet almıştı. Serap’ın oturduğu semti bilmiyordu ama İstanbul’da yaşadığını biliyordu ya. Bu da ona yetiyordu. Uzun bir yolculuk onu bekliyordu. Kilometreler bitmek, sabah olmak bilmiyordu. Verilen molalara bile tahammülü yoktu Ekrem’in. İstanbul demek Serap demekti onun için. Saat hayli ilerlemiş, otobüsün tüm ışıkları sönmüştü. Kaptan müziğin sesini iyice kıssa da Ekrem ön koltukta oturduğu için çalan müziği duyabiliyordu. Kaptan da sanki onun düşüncelerini okur gibi birbirinden efkârlı şarkıları art arda çalıyordu.
Artık Ekrem’inde göz kapakları bu kadar heyecana dayanamamış ve o da Serap’ın hayaliyle uykuya dalmıştı. Rüyasında Serap’la son vedalarında yaşanan hüznün seremonisini görüyordu.
Gün ışığı nelere gebeydi kim bilir? İstanbul’da Ekrem’i ne gibi sürprizler bekliyordu?
Aslolan ise birkaç saat sonra Ekrem’le Serap’ın aynı şehre gözlerini açacak ve aynı havayı soluyacak olmalarıydı…

Devam edecek...

Facebook beğen
 
 
ZIYARETİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER ŞİİRLERIMİ ZEVK ALARAK OKUYACAĞINIZA İNANIYORUM 13 ziyaretçi
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden