Günler böyle gelip geçiyor ve sene sonu yaklaşıyordu.Öğretmenimiz sene sonu müsameresi düzenlemeye karar vermiş ve buna benim de katılmamı istemişti.Ben ne kadar sevinmiştim anlatamam.
Annemi okula çağıran öğretmenim özellikle katılmamı istediğini söylüyordu.Annemin durumu malum,benim için herşeyin en güzelini ister ve abisinin ne diyeceğini düşünmeden öğretmenime evet diyordu.
Sahnede arkadaşlarımla Türk bayrağını temsil edeceğiz.Arkadaşlarım çıtalarla yıldız yapacak,ben se sahneye son çıkıp bayrağımızdaki ay'ı yıldızın üzerine tutacağım.
__Allah'ım çok mutluyum ! diye geçiriyorum içimden,heyecandan günler geçip gitmek bilmiyor.
Dayımın karşı çıkmalarına rağmen annem elbisemin kumaşını almıştı.Kırmızı ve parlak bir kumaş,annem dikiş ve nakış bildiği çin terziye para vermek zorunda değiliz.Biliyorum ki o bana en güzel elbiseyi dikecek.
Günler nihayet geçiyor ve o heyecanlı gün geliyordu.Elbisem harika olmuş,kendimi prenses gibi hissediyor sahneye çıkarken de bir dörtlük ezberliyordum.Herkesin dörtlüğü elbise rengine göre değişiyor.
''Hep kırmızı elbiselerim
Ben bu rengi pek çok severim
Albayraktır benim rengim
Hep kırmızı elbiselerim''
Ben elimde kartondan yapılmış ay'ı tutarak ve aynı zamanda etek uçlarımı savurarak,biraz da kırıtarak sahneye doğru yürümeye başlıyorum,şarkımı da bir yandan söylüyor ama heyecandan elim ayağım titriyor,o kadar ki şarkım bitipte ay'ı yıldız'ın üstüne getirdiğimde hafif eğik tuttuğumu resim çekilince farkediyorum.
Olsun,ne yapalım çocukluk işte,olur böyle ufak tefek hatalar diye düşünüyorum.
_Unutamayacağım bir gün daha ! geride kalıyordu.