Biraz zor da olsa annemden ayrılmak, öğretmenim annemi ve benim gibi birkaç öğrencinin annesini sınıftan çıkardı. Annemden ilk defa ayrı kaldım. Tabi ki, hastane köşelerini saymazsak.
Ne zor bir şeymiş annesizlik? Ben onsuz bir hayat düşünemiyorum. Neyse, zar zor akşam oldu ve paydos zili çaldı. Annem bahçede bekliyor.
Sevindim ve;
-Oh, annem gitmemiş, diye geçirdim içimden.
Koşarak yanına geldim, ona hasretle sarıldım. Evimize geldik.
Günler geçtikçe okula ve dolayısıyla öğretmenime alıştım. Öğretmenim görünüş olarak annem yaşlarında, sert bakışlı ama bu sertliğini sıcak bir yürekle birleştirip bizlere sunabilen iyi bir insan.
-Evet, sevdim ben bu kadını, dedim kendi kendime.
Benim babasız büyüdüğümü ve diğer bilmesi gerekenleri annem onunla konuşmuş. Sanki bu yüzden bana daha yakın davranıyor. Arada saçlarımı okşuyor. Onda anne şefkati bulmaya başladım ve bir daha anladım ki, okul benim için ikinci bir yuva, öğretmenim de ikinci bir anne olacak.
Bunun verdiği rahatlıkla okuluma olan sevgim ve güvenim iki katına çıktı. Artık ağlamıyor ve hatta okula tek başıma gidip geliyorum.
Annem okula giderken harçlık verir, eğer dayım bizde yoksa… Verdiği bir lirayla okulda simit alır, geriye kalanla çok sevdiğim bir sakızı ve yirmi beş kuruşluk da kırık leblebi alarak anneme getiririm, her zaman. Annem bu leblebiyi çok sever.
Küçücük metal para ne kadar da bereketli.
Ağabeyimle ilişkilerim hiç iyi değil. Anlaşamayız. Beni sık sık döver. Çoğu zaman annem elinden zor alır…